Bisikletin Keşfi – Bisikletin Tarihine Yolculuk
İnsana çocukluğunu anımsatan, en güzel aktivitelere yoldaş olan bisiklet, iki tekerden çok daha fazlası. Günümüzde birçok insanın ulaşım aracı olarak da tercih ettiği bisikletin tarihine yolculuk yaparak hem farklı bilgiler edinebilir hem de bisikletin keşfine dair heyecan verici hikayelere tanık olabilirsiniz.
Bisiklet ismi nereden geliyor?
Kimi zaman kuşlar kadar özgür hissettiren bisiklet, Fransızca “bicyclette” kelimesinden dilimize geçmiş. Türk Dil Kurumu’nun bisiklet kelimesinin anlamı için yazdığı tanımda ise şu ifadeler kullanılıyor: Tekerlekleri pedal aracılığıyla ayakla döndürülen binek aracı, çiftteker, derrace, velespit.
Eskilerin daha çok velespit olarak andığı bisiklet, aynı zamanda bu araçla yapılan bir spor türünü de kapsıyor.
Öte yandan bisikletin Türkçe kayıtlarda ilk kez Ahmet Rasim’in 1898’de yazdığı Şehir Mektupları adlı eserinde “Bisiklete binerim/ İster isem inerim/ Dilberleri görünce/ Gözlerimi süzerim” şeklinde kayıt altına alındığı öne sürülüyor.
Bisikleti kim icat etti?
Bisikletin keşfi heyecan verici bir hikayeye sahip. Tarihçiler tek bir fikirde birlik sağlamasa da bilinen en net bilgi, bisikletin tek bir seferde değil, yıllar içerisinde dönüşe dönüşe son halini aldığıdır. Yani, çocukluğumuzun en tatlı yanını oluşturan bisiklet; uzun bir çabanın, emeğin, icadın meyvesi.
İlk örneklerinin ilkel olarak 12. yüzyılda Çin sınırları içerisinde görüldüğü söylense de bisikletin 1791 yılında Fransız Sirvan Kontu tarafından iki tekerlekli bir oyuncak olarak icat edildiği söylenir. Tarihçilerin bu konuda fikir birliğine vardığı ise söylenemez.
Pek çok ismin tartışmadan kabul ettiği verilere göre bisikletin tarihi, 1817’de Almanya’da başlıyor. Alman Baron Karl von Drais de Sauerbrun, binicisi tarafından itme gücü sağlanan iki tekerlekli bir alet icat ederek bisikletin uzun ve maceralı serüvenine imza atıyor. 14 kilometre bisiklet kullanan Drais, 1818’de Laufmaschine (koşu makinesi) dediği aracını Fransa’nın başkenti Paris’te sergiledi. Bu dönemde tahtadan yapılmış bisiklette; sabit bir gidon vardı. Hareket ise bugün alışılan pedallarla değil binicinin ayakları ile yerden güç alması ile sağlanıyordu. Drais çok kısa bir sürede aracın patentini alsa da bisikletin çok benzerleri Avusturya, Birleşik Krallık, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde de görülmeye başlandı.
Drais’in icadından satın alan İngiliz Deniz Johnson, bisikletin keşfine başka bir boyut kattı. Aldığı “koşu bisikleti”nin İngiltere’de patentini alan Johnson, 300 adet üretim yaptı. “Yaya at arabası” ismi ile satışa sunulan bu araç, “hobi atı” adıyla şöhret oldu. O dönemde “hobi at”ları, mizah çevreleri tarafından züppelere özgü bir araç olarak lanse edildi. Zaten araç da sadece düzgün yollarda sürülebildiği için kısa sürede gözden düştü. Güvenliği sorgulanan aletlerin üç tekerlekli olması gerektiği düşüncesi ağırlık kazandı.
1861 senesine gelindiğinde bisikletin keşfi için önemli bir eşik aşıldı. Fransız baba oğul Pierre ve Ernest Michaux, bisikletin ön tekerleğine pedal takmayı akıl etti. Avrupa kıtasında bu haliyle büyük ilgi gören bisiklet hemen ardından “Michaux Company” ismi ile seri üretime alındı. Öyle ki Fransa Savunma Bakanlığı bisiklet üretimini destekleyip Almanya ile o zaman yapılan savaşta askerlerinin bir bölümüne bisiklet kullanma imkanı da sağlamış.
1888 yılına gelindiğinde İrlanda’da havalı plastik bisikletlerin üretilmesi, bu alandaki endüstriye katkı sağladı. Parçaların maliyeti, işçilik fiyatları bisikletin halka ulaşmasını engelleyen faktörlerden oldu. Yüzyılın sonuna gelindiğinde ise seri üretimin artması, bisikletin artık her kesim tarafından kullanılabilir bir hale gelmesinin ilk adımı oldu. Avrupa ülkelerinden başlayarak şöhreti yayılan bisikletler, II. Dünya Savaşı’nda orduların sürat sağlaması için kullanılarak önemli bir görevde yer aldı.
Bisiklet türleri nelerdir?
Bir bisikletten ne beklediğiniz, satın almadan önce kendinize sormanız gereken en önemli soru olmalı. Bisikleti nerede kullanacaksınız, konfor mu performans odaklı mısınız, bunun için ne kadar bütçe ayırabilirsiniz gibi soruları cevaplandırdıktan sonra bisiklet türleri içerisinden kolaylıkla seçim yapabilirsiniz.
Yol bisikletleri: Asfalt, beton ya da döşeli yollarda kullanılan bu tür, arazi koşulları için uygun olmaz. Fazladan yük taşımaya izin vermeyen yol bisikletlerinde konfordan çok performans ön plana çıkar.
Cyclo Cross bisikletler: Asfalt, beton gibi zeminlerin yanı sıra toprak ve çamur patikalarda kullanılabilen bu tür; sert arazi koşulları için uygun değildir. Yol bisikletine göre daha az performans çok daha fazla konfor sağlar.
Dağ bisikletleri – MTB: Bu bisikletlerin hard trail modelleri; arazi ortamında teknik ve kontrolün gerektiği sürüşlerle kullanılabilir. Bazı modelleri ekstra yük taşıma imkanı sağlarken; yol bisikletlerine nazaran daha ağırdır.
Freeride modeller ise tekerleğin zemin temasını yitirebildiği zor koşullarda kullanılabilir; engeller üzerinde de performans gösterir. Yüksekten zıplama ya da düşme için önerilmez. Hard Trail bisikletlere göre bu tür modeller biraz daha ağırdır.
Downhill modelleri ise en zorlu şartlarda, parkurlarda tercih edilir. Sert düşüşler için kullanılabilir. Diğer dağ bisikletleri modellerine göre bu türler çok daha ağırdır.
Şehir ve tur bisikletleri: Bu tür içerisinde yer alan hibrit bisikletler, şehir içi kullanım için uygundur. Fazladan yük taşımaya olanak sağlayan bu modellerin konforu yol bisikletlerine göre daha fazladır. Performansları ise daha azdır. Katlanır bisikletler ise taşıma açısından avantaj sağlar. Evde, bagajda, asansörde ya da farklı noktalarda kolay bir saklama alanı sunar.
Bisiklet taksiler: Benzin ya da mazotun oluşturduğu hava kirliliğine karşın bisiklet taksiler kullanıma girdi. Elektrikle çalışan bu modeller Avrupa’dan Latin Amerika’ya dünyanın her yerinde yaygın olarak kullanılıyor. Üç tekerlekli bu mini araçlar ülkemizde ise ilk olarak Lüleburgaz’da kullanılmaya başlandı. Yakın zamanda ise İstanbul’un Beykoz ilçesinde hizmet vermeye başladı.
Bisiklet kullanmadan önce bunları yapmalısınız:
Hem çevrenizin hem de kendi sağlığınız için bisiklet kullanırken dikkat etmeniz gereken noktalar olduğu gibi, aracınızı kullanmadan önce de önem vermeniz gereken bazı noktalar bulunuyor.
- Baf: Atkı, bandana, saç bandı, bere, toka, fular, bileklik gibi onlarca çeşitte kullanılabilen bu dikişsiz kumaş, genel olarak kask altına başa ya da boyuna takılır.
- Işık: Otomobillerde far kullanımı ne kadar önemliyse bisikletlilerin de özellikle gece sürüşlerinde ışık kullanması şarttır. Bisikletin önünde ve arkasında ışık olması çevre etmenler tarafından fark edilmenizi sağlar.
- Sele: Bisiklet üzerinde oturduğunuz ve dengenizi sağlamanıza yarayan selenin uygun yükseklikte olması, gevşek bir şekilde olmaması gerekmektedir. Kazalara sebebiyet vermemek açısından bisiklete binmeden sele kontrolü yapılmalıdır.
- Reflektör: Gece veya gündüz göz duyularına uyarıcı şekilde gözüken yansıtıcı sistem veya renk olan reflektörlerin temiz tutuması gerekmekte. Bu parçalar çok yakın mesafeden bile görünebilmelidir.
- Frenler: Frenlerin ayarı, hassasiyeti yola çıkılmadan önce muhakkak kontrol edilmelidir. Bunların yanı sıra tekerleklerin durumuna, zilin çalışıyor olmasına ve kaskınızın yanınızda olmasına önem vermelisiniz.
KAYNAKÇA
https://www.hepsiburada.com/kesfet/dunden-bugune-bisikletin-tarihi/
Leave a reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.